Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Küresel ısınmanın kırılma noktası
“Fosil şirketlerinin üst düzey yöneticileri
ne yaptıklarını biliyorlar ve işlerin şimdiki gibi sürmesinin uzun dönemli
sonuçlarının da bilincindeler. Bana göre, bu yöneticiler insanlığa ve doğaya
karşı ağır suçlar işlemekten yargılanabilirler”.
Evet, itiraf ediyorum bu yazının başlığını bir
kitaptan, Ayrıntı Yayınları'ndan 2009 yılında çıkmış James Hansen'in kitabından
arakladım. Bu kitap, küresel iklim değişikliği konusunda okunması gereken
kitaplar listesi yapılsa hiç kuşkusuz ilk sıralarda yer alır. James Hansen, 23 Haziran 1988 yılında,
bundan 24 yıl önce, atmosferde insan kaynaklı seragazı etkisi oluştuğunu ve
dünyanın ikliminin değiştiğini söylemişti. Kitapta hem küresel ısınmanın bilimsel
gerekçeleri açıklanıyor hem de durumun ne kadar acil olduğuna dikkat çekiliyor.
Kitabın üstlendiği ve gözden kaçırılmaması gereken bir diğer misyonu ise iklim
değişikliği konusunun politikacılar tarafından nasıl hasıraltı edilmeye
çalışıldığını anlatması. Politika yapanlar ve onun arkasındaki güçlerin
bilimsel gerçekleri halktan gizlemek için her şeyi göze aldıklarını bilmek ve ABD’de
olan biteni Hansen'in kendi kaleminden okumak gerçekten tüyler ürpertici bir
deneyim.
Özgür Gürbüz-Birgün/1 Temmuz 2012
James Hansen, ‘NASA Goddard Yerbilimleri
Enstitüsü’ Başkanı iken, 1984-1988 yılları arasında tam üç kez ABD Senatosu'nda
iklim değişikliğine ilişkin tanıklık yapmış. Amerika'daki sistem gereği, Beyaz
Saray İdare ve Bütçe Ofisi'nin (White House Office of Management and Budget) bu
tanıklıklara onay vermesi gerekiyormuş. Hansen'ın anlattığına göre NASA Hukuk
Bürosu, Bütçe Ofisi ve tanıklık yapan bilim insanı arasında arabuluculuk görevini
üstleniyormuş. Yaptıkları sadece arabuluculuk değil tabi, aslında tanığın ne
söyleyeceğine de müdahale ediyorlar. Hansen bir defasında Bütçe Ofisi'nin
konuşma metninde yaptığı değişikliklere itiraz ettiğini yazıyor. Nedeni çok
ilginç. Bütçe Ofisi Hansen'dan
araştırmasının sonuçlarını büyük oranda değiştirmesini ve insan kaynaklı iklim
değişikliğinden duyulan kaygının azaltılmasına hizmet etmesini istemiş.
Ünlü bilim adamı aksi halde tanıklık yapamayacağını anlayınca ısrar edilen üç
noktada değişiklik yapmayı kabul etmiş ama pes etmemiş. Daha sonra ABD Başkan
Yardımcılığı görevini de yapan dönemin senatörü Al Gore'dan değişiklik yapılan
üç konuda kendisine soru sormasını istemiş. Böylece yazılı metinde olmayanları
sözlü anlatarak sansürü delmeyi başarmış.
Kolombiya Üniversitesi öğretim üyesi Dr. James
Hansen, küresel iklim değişikliğinin durdurulması için kolay okunur bir reçete
de sunuyor[1]. Özeti şu:
Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların (petrol, doğalgaz, katran kumları vb.)
kullanımını en aza indirmek.
Kitap hem dönen dolapları hem de işin bilimsel
yönünü anlama konusunda bir başucu kitabı. Benim bu kitaptan bahsetmemin nedeni
ise başka. Exxon Mobil'in başındaki Rex Tillerson birkaç gün önce iklim
değişikliği konusunda çözüm önerilerini açıkladı. Mobil, Fortune dergisinin
dünyanın en büyük firmaları listesinde üçüncü sırada yer alıyor. Yılda 354
milyar doları bulan geliri ve 30 milyar dolarlık kârıyla Shell'in hemen
arkasında, BP'nin ise önünde yer alıyor. Dünyanın en büyük şirketleri listesi
görüldüğü gibi petrolcülerle dolu. Mobil’in ticari faaliyetleri de başta petrol
ve gaz olmak üzere enerji alanına odaklanmış. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı
Tillerson'a göre fosil yakıtların kullanımını azaltarak iklim değişikliğini
durdurmaya çalışmak yerine, değişen hava modellerine uyum sağlamalı ve yükselen
deniz seviyesine karşı dev barikatlar kurmakla uğraşmalıymışız. “Hava modellerinin değişimi sonucu tarım
ürünlerinin üretim yerlerinin değişmesine uyum sağlayabiliriz” diyen Tillerson,
bunun bir mühendislik sorunu olduğunu ve öyle de çözüleceğini buyurmuş.
Mobil'in Yönetim Kurulu Başkanı, küresel yoksulluğun iklim değişikliğinden daha
önemli bir sorun olduğunu söyleyerek, elektriğe erişimi olmayan milyonlarca
insanın fosil yakıt kullanarak hayat kalitesini arttırabileceğini de sözlerine
eklemiş.
Tillerson Exxon Mobil’in eski başkanlarına
göre farklı bir yol izliyor. Ondan öncekiler iklim değişikliğinin insan
kaynaklı olduğunu tümden reddediyorlardı. İklim değişikliğini inkâr
politikasını destekliyorlardı. Tillerson ise, durdurmaya çalışmayın,
kurtarabildiğinizi kurtarın diyor. Yeter ki petrol, kömür ve doğalgaz tüketimi
azalmasın; tüm derdi bu. Durumu o kadar hafife alıyor ki, kızmamak elde değil.
Bangladeş'te, tarım ve yaşam arazileri sular altında kalacak milyonlarca
insanın nereye ve nasıl göçeceği sizce bir mühendislik sorunu mu? Sular altında
kalacak ada devletlerini suyun üstünde tutacak bir mühendislik mucizesi var da
ben mi duymadım? Milyonlarca insanın temiz su ihtiyacını karşılayan dağ
buzullarının 50 yıl içinde erimesini hangi mühendislik harikası araç
durdurabilecek? Mobil'in otomobil yarışlarındaki mankenlere tanıtım amaçlı verdiği
şemsiyeleri birleştirsek acaba tüm buzulları gölgede bırakacak dev bir şemsiye
yapmamız mümkün olur mu?
Bir de yoksul insanlar üzerinden söylenen
sözlerle yapılan çarpıtmalar var tabi. Elektriği olmayan insanlara elektrik
götürmek onları mutlu edebilir ama bunu yaparken onları zehirlemek zorunda
değilsiniz. Termik santrallerin kömür dağları, küresel ısınma sonucu ortaya
çıkacak sel ve kuraklık felaketleri elektrikle gelen mutluluğu alıp
götürecektir. Elektrik üretmenin temiz yolları da var ve herkese yeter. Yeter
ki tüketim denen canavarı dizginleyebilelim.
Bu yazıya James Hansen ile başladık yine
onunla bitirelim. Hansen diyor ki; “Fosil şirketlerinin üst düzey yöneticileri
ne yaptıklarını biliyorlar ve işlerin şimdiki gibi sürmesinin uzun dönemli sonuçlarının
da bilincindeler. Bana göre, bu yöneticiler insanlığa ve doğaya karşı ağır
suçlar işlemekten yargılanabilirler”[2].
Bakalım o günleri görebilecek miyiz?
Sosyal Medya Günü'nde Türkiye "nükleere hayır" dedi
Özgür Gürbüz/1 Temmuz 2012
Yaratıcı Fikirler Enstitüsü'nün sosyal medya günü nedeniyle Twitter üzerinden organize ettiği nükleer enerji tartışması dün gece (30 Haziran) saat 21:00'de başladı. Dün 23:00 sularında twitter'da en çok mesaj atılan konu başlığı #nukleerehayircunku oldu! 1 Temmuz Pazar günü öğleden sonraya kadar nukleere hayır diyenlerin mesajları Twitter'da hep ilk sıradaydı. Mesaj atan, konunun duyulmasını, gündeme gelmesini ve tartışılmasını sağlayan herkese şahsım adına teşekkür etmek istiyorum. Hükümetin açık platformlarda konuyu tartışmakan kaçınıp, kapalı kapılar altında işleri halletme çabalarının boşa gittiği ortada. Umarım hükümet yetkilileri birgün karşımıza çıkacak cesareti de bulurlar.
Dün geceki etkinlikte #nukleereevetcunku diyenler çok ama çok azınlıktaydı. 24:00'de etkinlik bittiğinde oylama şöyleydi:
Nükleer enerjiye hayır diyenler: %93
Evet diyenler: %7
Bence sanal dunya kesin bir yargıya varmak için doğru bir yer değil. Etkinliğin oylamaya kımına odaklanmak yanlış olur. Kamuoyu anketleri zaten Türkiye'de nükleer enerjiye hayır diyenlerin çoğunlukta olduğunu gösteriyor. Önemli olan büyük çoğunluğun duyduğu rahatsızlığı belli etmesi, konuyu tartışma isteğiydi. Nükler yanlılarının ellerinde bir tane ciddi, rakamsal veri olmaması da benim ayrıca dikkatimi çekti.
Galata Kulesi'nde söz alan dört nükleer fizikçi uzmannın açıklamaları da orada etkinliği izleyenlerden tepki aldı. Bilgileri eskiydi, Japonya'daki son durumdan, Fransa'nın aldiğı kararlardan habersiz konuşmalar yaptılar. Nükleer enerjiye karşı olan bizlerin ise moderator Ahu Özyurt'un sorularına net yanıtlar verdiğimizi düşünüyorum. Ben de orada söz aldığım için bu konuda yorum yapmam çok doğru olmaz ancak dinleyenlerin tepkisinden oylamaya benzer bir sonuç alındığı anlaşılıyordu.
Dilim döndüğünce dünkü etkinliği özetlemeye çalıştım. Desteğiniz için tekrar teşekkür ediyorum ve bu vesileyle hepinizi Nükleer Karşıtı Platform'a destek olmaya çağırıyorum. Birlikte mücadele edersek çok daha güçlüyüz, bunu bir kez daha gördük.
Dün geceki etkinlikte #nukleereevetcunku diyenler çok ama çok azınlıktaydı. 24:00'de etkinlik bittiğinde oylama şöyleydi:
Nükleer enerjiye hayır diyenler: %93
Evet diyenler: %7
Bence sanal dunya kesin bir yargıya varmak için doğru bir yer değil. Etkinliğin oylamaya kımına odaklanmak yanlış olur. Kamuoyu anketleri zaten Türkiye'de nükleer enerjiye hayır diyenlerin çoğunlukta olduğunu gösteriyor. Önemli olan büyük çoğunluğun duyduğu rahatsızlığı belli etmesi, konuyu tartışma isteğiydi. Nükler yanlılarının ellerinde bir tane ciddi, rakamsal veri olmaması da benim ayrıca dikkatimi çekti.
Galata Kulesi'nde söz alan dört nükleer fizikçi uzmannın açıklamaları da orada etkinliği izleyenlerden tepki aldı. Bilgileri eskiydi, Japonya'daki son durumdan, Fransa'nın aldiğı kararlardan habersiz konuşmalar yaptılar. Nükleer enerjiye karşı olan bizlerin ise moderator Ahu Özyurt'un sorularına net yanıtlar verdiğimizi düşünüyorum. Ben de orada söz aldığım için bu konuda yorum yapmam çok doğru olmaz ancak dinleyenlerin tepkisinden oylamaya benzer bir sonuç alındığı anlaşılıyordu.
Dilim döndüğünce dünkü etkinliği özetlemeye çalıştım. Desteğiniz için tekrar teşekkür ediyorum ve bu vesileyle hepinizi Nükleer Karşıtı Platform'a destek olmaya çağırıyorum. Birlikte mücadele edersek çok daha güçlüyüz, bunu bir kez daha gördük.
Etkinlik hakkında daha detaylı bilgi için: http://yaraticifikirlerenstitusu.com/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)