Çıralı'yı kurtarmak için bir dilekçe de sen yaz!

Çıralı'da işletme ruhsatına sahip, elektrik ve suyu bağlı, yıllardır turizme hizmet veren pansiyonların yıkılmak istenmesi çevrecilerin tepkisine neden oldu. Köylülerle güvenlik güçleri arasında arbade yaşandı, gözaltılar var. Türkiye'deki çevre örgütleri ise bölgenin yapılaşmaya açılacağı kaygısını taşıyor. Bu kaygının nedeni de yaklaşık üç ay önce Çıralı'da yaşananlar. Lütfen hatırlayın: 

2B arazileri orman vasfını yitirmemiştir deyince kızdılar. Şimdi de üzerinde pansiyon olan araziye ormandır diyorlar. Ne garip bir ülkede yaşıyoruz!
Çevreciler, Çıralı'daki yıkımı durdurmak için bir dilekçe kampanyası başlattı. Kampanyaya katılmak istiyorsanız aşağıdaki dilekçeyi imzalayıp Antalya Valiliği'ne fakslayabilir veya e-posta ile gönderebilirsiniz.

Faks
0 242 248 93 95

Dilekçe örneği aşağıdaki gibidir:

                   İVEDİ İŞTİR

ANTALYA VALİLİĞİ’NE
KONU:  Çıralı’daki yıkımın derhal durdurulması hakkında.

Kemer kaymakamlığına bağlı Çıralı sahilinde ve çevresinde bugün yaşanan yıkım olaylarını endişe ile izliyoruz. Turizm sezonunun açıldığı bu günlerde, bölgenin en önemli geçim kaynağı olan turizmin, pansiyonların yıkılması nedeniyle adeta çökertilmesini doğru bulmuyoruz. Ayrıca bölgedeki pansiyonlardaki yerli ve yabancı turistler yaka paça pansiyonlardan çıkartılmıştır. Bu durum, bölgenin yerli ve yabancı turistler nezdindeki vizyonunu yok eden bir gelişmedir. Türkiye’nin en önemli ekolojik alanlarından biri olan Çıralı sahilinin bütün medyanın gözü önünde göz göre yıkılmasını içimize sindiremiyoruz. Bizler, Çıralı’yı, ekolojik yaşamı, dogayı, çevreyi seven insanlar olarak, bu yıkımın derhal durdurulmasını talep ediyoruz.

Ayrıca bir yandan işletme ruhsatı verilen pansiyonlar hakkında, diğer yandan yasal olmadığı gerekçesi ile yıkım kararı verilmesini çelişkili buluyor ve idarenin birliği ve sürekliliği ilkesi ile bağdaşmaz görüyoruz.

Diğer yandan unutulmamalıdır ki: her yasal olan, meşru değildir. Bu yıkım kararı halkın nezdinde meşru değildir ve derhal durdurulmalıdır.

08.05.2012
isim:

imza:

Bir Gerze masalı

Özgür Gürbüz-Birgün / 6 Mayıs 2012 

Gerze Yaykıl Köyü - Foto: O. Gurbuz
Geçen hafta Sinop'ta Sinop Nükleer Karşıtı Platform’un düzenlediği panele katıldım. Bir otelin düğün salonunda düzenlenen panelde 500’e yakın dinleyici vardı. Kentte nükleer santrale karşı duranların sayısı ve direnci görülmeye değerdi. Panelden önce Gerze’nin Yaykıl Köyü’nü ziyaret etme fırsatım oldu. Köyde bir ağaç gördüm, yanında bir tane daha, onun yanında on daha... Yemyeşil bir yamaç ve yine yemyeşil tarlalar gördüm. Sis indi köye, sisin seyreldiği yerde deniz gördüm; masmavi ve hafifinden dalgalı. İstanbul'a geldim hepsi yok oldu. Bin yeşil var idi, bir yeşil kalmadı. Kötü bir masal gibi.

Köyün bir tarafı deniz diğer tarafı alabildiğine yeşillik. Vaat edilen cennet, hadi daha mütevazi olalım, filmlerdeki özlem duyulan köy sanki. Sinop’tan İstanbul’a dönünce Gerze’nin değerini daha iyi anlıyorsunuz. Başka bir dünyadan ödünç alınmış bir hayat gibi yaşadıklarınız; bir varmış, bir yokmuş.

BİR VARDILAR TEZ YOK OLDULAR
Herhalde biliyorsunuz; Efes Pilsen, Komili, Mc Donald’s ve Coca Cola gibi birçok markasını tanıdığınız (ve umarım boykot ettiğiniz) Anadolu Grubu, dört yıldır Gerzelilerin korkulu rüyası oldu. İstanbul'un Gulyabanisi neyse Gerze için de Anadolu Grubu o. Yaykıllılar termik santral istemedikleri için aylardır köy girişinde nöbet tutuyorlar. Nasıl tutmasınlar? 22 Ağustos 2011 tarihinde Anadolu Grubu’na bağlı ekipler gece yarısı köyde sondaj yapmaya gelmişlerdi. Köylüler bir gözü açık uyumanın ödülünü, sondaj ekiplerini geri püskürterek aldılar. Canlarını siper ettiler. 70-80 yaşında dede ve nineler panzerlerin, jandarmanın ve polisin karşısına çıktı. Canları yandı, gözleri biber gazından görmez oldu, gözaltına alındılar, tutuklandılar ama Yaykıl’ı ise ve kömüre boğmak isteyen firmaya geçit vermediler. “Korkunç şeyler gördüm” başlıklı yazımda o saldırıyı, insanlık faciasını yazmıştım. Hatırladıkça yüreğim sızlıyor. Köylü direndi. Jandarma, polis ve sondaj ekipleri bir daha köyün yakınında gözükmedi. Bir vardılar, tez yok oldular.

Gerze Yaykıl Köyü, nöbetteki köylüler - Foto: O. Gurbuz
Yaykıl Köyü girişindeki eylem çadırının kenarında, Şükrü Amca nöbette. Şükrü Akgöz, 82 yaşında. Geceleri eylem çadırına gelemediğinden yakınıyor ama gündüzleri elde baston o da nöbet bekliyor. Panzerleriniz korksun, Şükrü Amca nöbette. Sakalı yok ama masallardaki ermiş dedeler gibi kendisi. Bir geliyor, bir söylüyor, tüm masal aydınlanıyor. Nöbet çadırının ışığıydı Şükrü Amca, beni kendine çekiverdi, içimi aydınlattı.

KÖYE CANAVAR GELMİŞ
Ahmet Tiryaki, köyün muhtarı. Başta köyde termiğe karşı çıkanlar yarı yarıyaydı diyor. İş vereceğiz vaatleri ilk başta pirim yapmış ama sonra köydekiler Elbistan’daki, Adana Sugözü’ndeki termik santralleri gitmiş görmüş. Temiz kömürün masal olduğunu anlamışlar. 6 Ağustos’tan beri nöbette olduklarını söylüyor. Tiryaki, baskının yapıldığı geceyi anlatıyor. O gece Yeşil Gerze Çevre Platformu (YEGEP) şirketin halkı yanına çekebilmek için düzenlediği sünnet törenine misilleme yapmış, iki çocuğu sünnet ettirmiş. Şirket de sünnet düğününe elde sondaj makinesiyle gelmiş. Çocuklar korkmuş tabi ama cesaretlerini toplayıp birlik olarak makineyi de sahte sünnetçiyi de kovmuşlar. Sünnet dediğin ucundan azcık olur, bunlar tüm köyü, köydeki tüm ağaçları kesmeye niyetliymiş. Köye canavar kükreyerek gelmiş, gelmiş ama inleyerek köyü terk etmiş.

Gerze Yaykıl Köyü - Foto: O. Gurbuz
Öykünün bir de kadın kahramanları var. Masallardaki periler gibi göz açıp kapayıncaya kadar Gerze'den Yaykıl'a uçuveriyorlar. Bir bakıyorsunuz eylemdeler, bir bakıyorsunuz dertlerini türkü yapmış söylüyorlar. Sinop'un bu modern amazonları 30 Nisan'da ÇED raporuna itirazlarını sunmak için Ankara'ya gittiler. İller Bankası önünde yeri göğü inlettiler. Uzmanlar ÇED raporunda 57 farklı konuda yanlışlıklar tespit ettiler, 8 binin üzerinde dilekçe verildi. Toplantıda, Karadeniz Sahil Yolu nedeniyle Gerze’nin sağından solundan otoyolların geçeceği, bölgenin doğal özeliğini yitireceği ve ilçede zaten denize bile girilemediği gibi bir sürü asılsız iddia ortaya atılmış. Gerzeliler ise bunların hepsine yanıt vermiş. Sinop Orman Genel Müdürlüğü, DSİ İl Müdürlüğü, Gerze ve Sinop Belediyesi olumsuz görüş bildirmiş. Orman ve su kaynaklarına zarar verir denmiş. Resmi kurumların yarısına yakını ise mazeret belirterek toplantıya katılmamış. Toplantı, şirkete eksik belgelerini tamamlamak için süre verilmesiyle son bulmuş. İki belediye başkanından da detaylı rapor istenmiş. Sürenin ne zaman biteceği de belli değil. Aynı masallardaki gibi, belgeleri üç vakte kadar getir demişler, şirketi azat etmişler.

KÖYLÜLERİN YEMİNİ İSTANBUL'DAN DUYULMUŞ
Gerzeliler termik santrale karşı dayanışma içinde -Foto: O. Gurbuz
Gerzeliler Ankara'ya kadar gitmiş, köye, memlekete boş dönecek değiller. Dönüş yolunda Çatalağzı termik santraline uğramışlar. Termik santral savunucuları öve öve bitiremiyormuş santrali. Gerzeliler santrali görünce gözleri faltaşı gibi açılmış, sinirden elleri kolları zangır zangır titremiş. Çatalağzı'ndaki termik santrali gördükten sonra hep birlikte yemin etmişler. “Biz santrali istemiyorduk ama şimdi ölümüne istemiyoruz” demişler. İçlerinden biri, “Bu uğurda birkaç ceset vermek gerekirse o cesetlerden biri benimki olsun” demiş. Diğerleri de tekrar etmiş, “o ceset benimki olsun!”. Gerzelilerin yemini ta İstanbul'dan Anadolu Grubu'ndan duyulmuş. Ortalığı buz kesmiş. Ankara'da Enerji Bakanlığı'nda bu yemin kulaktan kulağa konuşulur olmuş. Bakan 'Gerze' kelimesinin bakanlıkta konuşulmasını yasak etmiş.

Gökten üç yeşil elma düşmüş. Biri Yaykıl Köyü'ne, biri Gerze'ye diğeri de memleketin tüm yayla, ova, dere ve akarsularına.

Deprem nükleer sevdalılarını uyardı

Özgür Gürbüz/4 Mayıs 2012

Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu sadece depremler meydana geldiğinde hatırlandığı için bugün bu ülkede hâlâ nükleer santraller konuşuluyor. 3 Mayıs 2012 Perşembe günü, saat 09:24'te Mersin ili sınırları içerisindeki Yeşilovacık beldesinde meydana gelen 4,0 büyüklüğündeki deprem yine akla nükleer santralleri getirdi. Yeşilovacık, nükleer santral yapılmak istenen Büyükeceli'ye 15 km uzaklıkta, Akkuyu mevkine ise 17-18 km. Bölgede ve özelikle santralin kıyısına kurulacağı Akdeniz'de ciddi bir sismik araştırma yapılmamış olmasına rağmen nükleer santralde ısrar eden hükümet, bölgenin deprem riski taşımadığını iddia ediyordu. Dün sabah (3 Mayıs) meydana gelen deprem ise tam tersini söylüyor, depremi hisseden Büyükeceli ve Gülnarlılar da.

Tehlikeye karşı tüm Türkiye'yi uyarmak isteyen Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP) bugün yaptığı basın açıklamasında hükümeti göz göre göre geliyorum diyen tehlikeye karşı bir kez daha uyardı. Mersin NKP açıklamasında bilim insanlarının Akkuyu'yu etkileyebilecek depremlere daha önce de dikkat çektiğini hatırlattı. Yapılan açıklamada, başta Ecemiş Fayı olmak üzere, Kıbrıs Dalma Batma Kuşağı, Ölü Deniz Kırığı, Güney Ege Dalma Batma Kuşağı ve Doğu Anadolu kırıklarının hareketli olduklarına ve tarihte meydana getirdikleri 7,9 büyüklüğünde depremlerin ve tsunamilerin binlerce kişiyi öldürdüklerinin belgelendiğinin bizzat bilim insanlarınca açıklanmış olduğuna dikkat çekildi.

Mersin NKP açıklamasında, "Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santralde uygulanması düşünülen VVER1200 reaktör modeli dünyada denenmemiş bir teknolojidir. İşletmeye alınmayan bir teknolojinin yaratacağı riskler hakkındaki bilgi ve deneyim yetersizlikleri ortada iken deprem kuşağında olan ülkemizde kurulacak Akkuyu nükleer santrali başta ülkemiz olmak üzere tüm dünya için büyük bir felaket olacaktır. Japonya'da bulunan tüm nükleer santraller 9 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olarak yapılmasına rağmen geçen yıl Mart ayında meydana gelen deprem sonrasında meydana gelen Fukuşima Nükleer Santral felaketi, nükleer santrallerin güvensizliğini, kaza riskinin yüksek olduğunu göstermiştir" denildi.

Mersin NKP, Japonya'da kaza sonrası sağlam kalan 50 reaktörden sadece bir tanesinin çalışır durumda olduğuna da değindi. Bu bilgi doğru. Son anda bir değişiklik olmazsa, yarın bu son reaktörde bakıma alınacak ve 1966 yılından sonra ilk kez Japonya'da nükleer santral kaynaklı elektrik üretimi 'sıfıra' inecek.

Bu haberi Mersin Nükleer Karşıtı Platform'un sözleriyle noktalayalım: "Deprem kuşağında olan ülkemizde, güvenlik kültürünün yerleşmediği, siyasal iktidarların, bilim insanlarını ve meslek odalarını hiçe sayan politikalarla günü kurtarmaya çalıştığı bir ülkede, nükleer santraller tehlike kaynağı olacaktır. Çakma sütlerle çocuklarını zehirleyen,‏ insanların güvenli yaşamaları için önlem alamayan bir anlayışla Türkiye’de Nükleer santral kurulamaz. Planlanan tüm nükleer santral projelerinden derhal vazgeçilmesini talep ediyoruz".