Binanı gözet, enerjide tasarruf et


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile British Council, binalarda enerji verimliliği ve yasal olarak zorunlu tutulan Enerji Kimlik Belgesi ile ilgili bilgilendirme toplantıları düzenleniyor. "Binanı Gözet, Enerjide Tasarruf Et" projesinin kamuoyu bilgilendirme toplantıları 28 Şubat – 02 Mart  2012 tarihleri arasında  Antalya, Ankara, Afyon ve Kahramanmaraş’ta düzenleniyor. 

Bilgilendirme toplantılarında binalarda enerji verimliliği ve Enerji Kimlik Belgesi'yle ilgili sorular cevaplandırılacak. Proje İngiltere Büyükelçiliği “Refah Fonu” desteği ile yürütülüyor. Toplantılarla ilgili ön açıklama yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Proje Ar-Ge ve Eğitim Şube Müdürü Atakan Yiğit, çıkartılan yönetmeliğin toplumun bir çok kesimini ilgilendirdiğini hatırlatarak, “Bir çok gelişmiş ülkede görülmeye başlanan sürdürülebilir bina kavramındaki gelişmeler ve öngörülen politikaların yakından takip edilmesinin Türkiye için yol gösterici” olacağını belirttti. British Council Bilim Projeleri Müdürü Özlem Gökalp ise projenin çıkış noktasını şu sözlerle açıkladı: "Binaların enerji verimliliği ile ısıtma, soğutma ve yalıtım özelliklerini gösteren ve beş yıl içinde tüm binaların sahip olması beklenen Enerji Kimlik Belgesi ile ilgili Türkiye’de oldukça az kişi doğru ve yeterli bilgiye sahip".

British Council ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ortak çalışmasıyla proje kapsamında geliştirilen yazılıma http://enerjihesap.csb.gov.tr sayfasından ulaşmak mümkün. Özel olarak tasarlanan yazılıma gireceğiniz temel bina/dairenizle ilgili bilgiler sayesinde binanızın resmi olmayan Enerji Kimlik Belgesi’ne ulaşabilirsiniz. Binanızın performansı standartlara uygun değilse, aynı internet sitesinde neler yapabileceğinize dair çeşitli öneriler de yer alıyor. Toplantılarda bilgisayar programının nasıl kullanılacağı ayrıntılı olarak gösterilecek, binalarda enerji verimliliğinin önemi, alınacak tedbirlerin kısa ve uzun dönemdeki mali etkileri hakkında bilgi verilecek.

Kamuoyu Bilgilendirme Toplantıları
Antalya
Tarih:  28 Şubat 2012
Yer.     AKM Perge Salonu
Saat.    15:00

Ankara
Tarih:   29 Şubat 2012
Yer:     IMO İnşaat Mühendisleri Odası 
Adres: Necatibey Caddesi No:57 Kızılay / Ankara
Saat:    14:00

Afyon
Tarih:  01 Mart 2012
Yer.     Afyonkarahisar  Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Binası
Adres: Ali Çetinkaya Mahallesi, Ali Çetinkaya Bulvarı Merkez / Afyonkarahisar
Saat:    14.00

Kahramanmaraş
Tarih:   2 Mart 2012
Yer.     Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği  Binası 5. kat toplantı salonu
Adres: Menderes Mahallesi Veysal Karani Caddesi / Kahramanmaraş
Saat:    14:00

Enerjide dışa bağımlılık nedir?

Özgür Gürbüz-Yeşil Ekonomi /

Enerjide dışa bağımlılık herkesin dilinde. İthal kömüre karşı çıkanlar yerine yerli kömür kullanılmasını istiyor. Nedeni enerjide dışa bağımlılık, küresel ısınma da pek umurlarında deaçıkçası. Tüketilen doğalgazın yüzde 99'u dışarıdan geldiği için doğalgazdan yakınanlar nükleer santral istiyor. Nedeni yine enerjide dışa bağımlılık. Rusyadan gaz almayalım nükleer santral alalım diyorlar, mantıksız ama halkın bir bölümü buna inanıyor. Çevreciler nükleere, kömüre karşı çıkarken yenilenebilir enerjiyi savunuyor. Onların bu isteklerinin gerekçelerinden biri de enerjide dışa bağımlılık çünkü rüzgar, güneş, biyokütle ve su yurt dışından aldığınız bir mal değil. Kafanız karıştı değil mi? Karışması normal. O halde enerjide dışa bağımlılığı yeniden tanımlamak gerekiyor ama vatandaşın durduğu yerden.


Foto: Yatağan Termik Santrali - O. Gurbuz
Genelde bir enerji santralinin yerli mi yabancı mı olduğunu tanımlarken üç kıstas öne çıkıyor. Mülkiyeti, yeri ve kullandığı yakıt. Örneğin Yatağan'daki termik santral yerli kömür yakan ve mülkiyeti de EÜAŞ'ta (Elektrik Üretim A.Ş.) olan bir santral. Buradan üretilen elektrik yerli üretim olarak kabul ediliyor. Bu en kolay örnek, santral burada, kömür burada, sahibi de burada. Özelleştirmelerden sonra bu kadar net ayrımlar yapmak zorlaştı. Adana'daki İSKEN Sugözü termik santraline baktığımızda Yatağan için yaptığımız hesabı yapmak zor. Elektrikle ilgili verilere baktığınızda üretim yeri Türkiye olduğu için burada üretilen elektrik “yerli” sayılıyor. Halbuki santral Adana'da ama yakılan kömür yurtdışından geliyor. Santralin sahipleri arasında Türkiye'den OYAK, Almanya'dan da Evonik ve Steag var. Santralin kendisi de yerli imalat değil, Alman firmaları geldi kurdu. Gelin siz karar verin bu santralin yerli mi yabancı mı olduğuna.
Türkiye yıllardır binbir çeşit enerji santrali kuruyor ama bir tane yerli imalat yok, sadece Temsan'ın küçük hidroelektrik santraller için ürettiği türbinler var. O yüzden bugün güneş paneli dışardan getirilecek diyen nükleer ve termikçilerin yakınmalarına aldanmamalı. Rüzgar türbini üretimi için Tübitak'ın çalışmaları var, başarılırsa önemli bir adım atılacak.

Petrol yerine nükleer olur mu?
Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı dendiğinde aslında doğalgaz ve petrol ithalatına işaret ediliyor. Elektrik ithalatı yok denecek kadar az hatta ihracatın gerisinde kaldığı yıllar bile var. İşte bu bile nükleer santral kurarız enerjide dışa bağımlılığı azaltırız diyenlerin savını çürütmeye yetiyor. Çünkü nükleer santral sadece elektrik üretebiliyor; ne petrolün ne de evinizde ısıtmak için yaktığınız doğalgazın yerine geçebilecek bir kaynak. Nükleeri yerli yapabilmek için tek yapabileceğiniz, ithal doğalgazla çalışan ve elektrik üreten doğalgaz çevrim santrallerini kapatıp yerine nükleerden elektrik üretmek ama bu da politikacıların halkı uyutmak için söylediği bir masal aslında. Bize anlattıkları enerji ihtiyacı rakamlarına kendileri de inanıyorlarsa eldeki hiçbir santralin devre dışı bırakılması mümkün değil. Kaldı ki, özel sektörü milyar dolarlık santrallerini kapatmaya nasıl ikna edecekler o da belli değil. Bir üçüncü sorun ise nükleer santralin kendisi. 20 milyar dolara bir Rus şirketi tarafından kurulacak santral Türkiye'de yapılacak ama yakıtından teknik personeline kadar her şeyi yabancı olacak. Bu santrali enerjide dışa bağımlılığa çare olarak öne sürmek için ya art niyetli olmak lazım ya da bu işten hiç anlamamak. Bir de hükümete sorarlar; madem doğalgaza bağımlılığı azaltmak istiyorsun, jeotermalle ısıtabileceğin kentlere neden doğalgaz boruları döşüyorsun, yeni doğalgaz santrallerine neden lisans veriyorsun diye. “Yalandan kim ölmüş” derler, işte bizimkisi o hesap.

Hangisi yerli?
Vatandaşın gözünden baktığımızda ise durum daha farklı. Enerji piyasasına gün geçtikçe özel şirketler hakim oluyor. Elektrikten doğalgaza, dağıtımdan üretime artık her şey onlardan soruluyor. Bu şirketlerin bazıları Türkiye kökenli, bazıları değil. Türkiye kökenli olanların bazıları da yabancı ortaklı. Şimdi yabancı “A” firması Türkiye'de santral kursa, o santralde üretilen elektriği yabancı “B” firması bana satsa ben yerli elektrik kullanmış, dışa bağımlılığımı azaltmış olur muyum? Onu da geçtim...“A” ve “B” firmalarının ikisi de yerli olsa vatandaş için ne fark eder? Hepsi dev şirketler, vatandaş elektriğini, ısısını kendi üretmedikçe o şirketlere bağımlı. Çatısına güneş panelini koymadıkça, yalıtımla, ısı pompasıyla, doğalgaz kullanımını azaltmadıkça, küçük ve yerel santrallerin kooperatifler aracılığıyla sahibi olmadıkça bu bağımlılık sürer gider. Gerçek bağımsızlık biz vatandaşlar için şirketlerden bağımsızlıktır, gerisi biraz yalan dolan. Hem bize, “sermayenin yerlisi yabancısı olmaz” diye öğretilmedi mi? Şimdi nerden çıkardılar bu enerjide dışa bağımlılığı, yerliyi yabancıyı?

Hükümetin bahsetmediği başka şeyler de var. Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılık oranı yüzde 70'lerin üzerinde. Peki, bize örnek gösterilen ve dünyada Amerika'dan sonra en çok nükleer reaktöre sahip ülkesi Fransa'da bu oran kaç? Yüzde 51,4! Ey nükleer santrallere methiyeler dizen gazeteci dostlarım. Nükleerci profesörlerin kulaklarına fısıldadıkları her şeyi ballandıra ballandıra köşe yazılarında anlatan kalemşörler. Elektriğinin yüzde 77'sini nükleerden üreten, 58 nükleer reaktörü olan Fransa'nın dışa bağımlılığı neden bu kadar yüksek hiç merak ettiniz mi? Petrol tüketiminin yüzde 92'sini dışarıdan karşılayan sevgili ülkemizin güzide hükümetine, “neden daha fazla karayolu yapıyorsun, toplu taşımayı teşvik etmiyorsun, enerjide dışa bağımlılığı arttırmaktan korkmuyor musun” diye bir kere olsun sorabildiniz mi? Daha Marmaray bitmeden lastikli geçiş ve üçüncü köprü projelerini kimler ortaya attı acaba? Enerjide dışa bağımlılığı azaltacaksanız önce petrol tüketimini azaltın. Toplu taşımayı teşvik edin, bisiklet yolları açın, çok yakıt harcayan araçların vergilerini arttırın. Bakın bakalım o zaman otomobil ve petrol lobisi size ne yapıyor?

Yazıyı Yeşil Ekonomi'den okumak için tıklayınız.

Ormanspor atakta, seyircilerin sahaya inmesi şart


Özgür Gürbüz-Birgün/19 Şubat 2012

Bu haftaki öykümüz Antalya Ormanspor ile başlayan bir çevre katliamı girişiminin öyküsü. Ormanspor adından da anlaşılacağı gibi Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın kurduğu bir spor kulübü. Birçok ilde benzer isimde faaliyet gösteriyorlar ama Antalya’daki Ormanspor diğerlerinden daha farklı. Attığı son çalımla diğer Orman Bakanlığı takımlarına ciddi bir fark attı. Sportif başarıdan söz etmiyoruz tabii. Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Çıralı kumsalının bir şahısa kiralanmasında üstlendikleri rolden bahsediyoruz. Çıralı kumsalı ‘Caretta Caretta’ diye bildiğimiz deniz kaplumbağalarının Akdeniz’deki en önemli yuvalama alanlarından biri. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ve Ulupınar Çevre Koruma, Geliştirme ve İşletme Kooperatifi deniz kaplumbağalarını koruma çalışmalarını hâlâ sürdürüyor. Çıralı aynı zamanda 1. Derece Doğal Sit Alanı. Yani, en ufak bir yapılaşmaya bile izin verilmeyen bir kumsal. Bir ucu da 1. Derece Arkeolojik Sit alanı Olimpos zaten. Bu nedenle de el değmemiş bir bölgeden bahsediyoruz, Türkiye’de beton girmemiş birkaç sahilden biri burası.

2011 sonunda işler biraz değişmiş. Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Antalya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun 19 Aralık 2011’de verdiği olur ile 18 dönümden fazla bir alan Ormanspor’a tahsis edilmiş. Ne diye? Futbolcu kardeşlerimiz antrenman yapsınlar diye. Ormanspor’ın merkezi Antalya’da, Çıralı’ya 70 km uzakta. Futbolcular oradan kumsalda idman yapmaya gelip, idman sonrası duş almaya Antalya’ya geri mi dönecek? Bu sorunun üzerinde fazla düşünmenize gerek yok. Gelmeyecekleri zaten bir süre sonra anlaşıldı…

Ormanspor bu alanı sponsorluk karşılığında Çıralı’da turizm işiyle uğraşan Hüseyin Gedik’e yıllığı 55 bin TL karşılığında 10 yıllığına kiraladı. Çıralı’daki köylüler ve bölgeyi bilen herkes ayaklandı. Yıllardır o bölgede turizmden ekmek yiyen ve kumsalı koruyanlar da isyanda. Ulupınar Çevre Koruma ve İşletme Kooperatifi, Çıralı Dolmuşçular Kooperatifi, Çıralı Doğal Hayatı Koruma Derneği... Liste uzayıp gidiyor. Köylüler mahkeme kapısına da dayandı. Ulupınar Köyü Muhtarı Sami Ilgaz kiralama işleminin yasal olmadığını ve iptali için dava açtıklarını söylüyor. İkinci bir dava da yürütmeyi durdurma talebiyle açılmış. Ilgaz, olası bir yapılaşmanın Caretta Caretta’ların sonu olacağını vurguluyor. Muhtar, yıllık 55 bin lira olan kiranın da çok düşük olduğuna, o paranın alandan birkaç gün içinde çıkarılabileceğine de dikkat çekiyor.

Antalya Isparta Burdur Denizli Kaş Platformu Sözcüsü Hediye Gündüz ise olayın bir başka boyutuna dikkat çekiyor. Bölgede 18 endemik bitki bulunduğunu belirten Gündüz, kiralanan alana çit çekileceğini duyan halkın ayağa kalktığını, o gün bugündür sahilde çadırlarda yatıp kalktığını söylüyor. Hediye Gündüz’e göre bölgenin doğal değerlerinin yanında bir başka özelliği daha var, o da örnek teşkil etmesi. Gündüz, “Çıralı Türkiye’nin yüz akıdır. Çevrecilerin hayalindeki yaşam tarzıdır. Gelecek kuşaklara doğayla uyum içinde yaşamı biz buradan örnek vererek göstereceğiz. Hava temiz, gürültü yok, su temiz. Bu kadar önemli bir örneği korumamız lazım. Burayı örnek alacak, turizmi doğal değerlere saygılı, insancıl bir yaklaşımda sunacaksak Çıralı örneği çok önemli” diyor.

Gelin size bu doğa katliamı öyküsünü özetleyeyim...

Ormanspor, Orman Bakanlığı’nın takımı, 1. Amatör Küme’de başarılı maçlar çıkarıyor 1. Derece Sit Alanı falan tanımıyor. Köylülerin ve çevrecilerin deyimiyle kumsalın ve ağaçlık arazinin adeta peşkeş çekilmesine aracılık ediyor.

Antalya Ormanspor’un formasında bir inşaat şirketinin, Ulu İnşaat’ın reklamı var. Şirket turizme sektörüne hiç yabancı değil. Mardan Palace, Limak Lara Hotel, Venezia Palace Hotel, Libya’daki Rixos Al Nasr oteli ve daha niceleri Ulu İnşaat tarafından yapılmış. Orman Bakanlığı’nın takımı Ormanspor’un formasında bir inşaat şirketinin reklamına rastlamak başka hangi ülkenin yurttaşlarına nasip olur acaba?

Ormanspor, 150 yıllık fıstık çamlarının da içinde olduğu kumsal ve ağaçlık alanı kiralayana kadar bir kez bile gidip o alanda idman yapmamış. Zaten Çıralı’da öyle boş alan da yok. İlla Çıralı’da idman yapacağız diyorlarsa Çıralıspor’un sahası profesyonel bir takım için tek uygun yer, buyursun orada çalışsın Ormanspor.

Ormanspor sessiz ama ilk 11’i tehlikeli. Kalede Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu var. Geri dörtlü de Orman, orta sahada ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan oyuncular var. Hücum hattında ise inşaat firmaları mevzilenmiş. Carettaspor’da ise kalede kaplumbağalar, önlerinde yöre halkı ve orta sahada ise çevreciler var. Hücum hattı ise bu cennet mekânı gözü dönmüş inşaat firmalarından kurtarmak için oyuna girecek yeni oyuncuları bekliyor. Maç başladı, doğanın kazanması için bu maçta izleyicilerin sahaya inmesi şart. Olimpos’ta, Çıralı’da tatil yapanlar, haydi, top sizde.

Yazıyı Birgün'den okumak için tıklayınız...