Enerjide dışa bağımlılık herkesin dilinde. İthal kömüre karşı çıkanlar
yerine yerli kömür kullanılmasını istiyor. Nedeni enerjide dışa
bağımlılık, küresel ısınma da pek umurlarında deaçıkçası. Tüketilen
doğalgazın yüzde 99'u dışarıdan geldiği için doğalgazdan yakınanlar
nükleer santral istiyor. Nedeni yine enerjide dışa bağımlılık. Rusyadan
gaz almayalım nükleer santral alalım diyorlar, mantıksız ama halkın bir
bölümü buna inanıyor. Çevreciler nükleere, kömüre karşı çıkarken
yenilenebilir enerjiyi savunuyor. Onların bu isteklerinin
gerekçelerinden biri de enerjide dışa bağımlılık çünkü rüzgar, güneş,
biyokütle ve su yurt dışından aldığınız bir mal değil. Kafanız karıştı
değil mi? Karışması normal. O halde enerjide dışa bağımlılığı yeniden
tanımlamak gerekiyor ama vatandaşın durduğu yerden.
|
Foto: Yatağan Termik Santrali - O. Gurbuz |
Genelde bir enerji santralinin yerli mi yabancı mı olduğunu tanımlarken
üç kıstas öne çıkıyor. Mülkiyeti, yeri ve kullandığı yakıt. Örneğin
Yatağan'daki termik santral yerli kömür yakan ve mülkiyeti de EÜAŞ'ta
(Elektrik Üretim A.Ş.) olan bir santral. Buradan üretilen elektrik yerli
üretim olarak kabul ediliyor. Bu en kolay örnek, santral burada, kömür
burada, sahibi de burada. Özelleştirmelerden sonra bu kadar net ayrımlar
yapmak zorlaştı. Adana'daki İSKEN Sugözü termik santraline baktığımızda
Yatağan için yaptığımız hesabı yapmak zor. Elektrikle ilgili verilere
baktığınızda üretim yeri Türkiye olduğu için burada üretilen elektrik
“yerli” sayılıyor. Halbuki santral Adana'da ama yakılan kömür
yurtdışından geliyor. Santralin sahipleri arasında Türkiye'den OYAK,
Almanya'dan da Evonik ve Steag var. Santralin kendisi de yerli imalat
değil, Alman firmaları geldi kurdu. Gelin siz karar verin bu santralin
yerli mi yabancı mı olduğuna.
Türkiye yıllardır binbir çeşit enerji santrali kuruyor ama bir tane
yerli imalat yok, sadece Temsan'ın küçük hidroelektrik santraller için
ürettiği türbinler var. O yüzden bugün güneş paneli dışardan getirilecek
diyen nükleer ve termikçilerin yakınmalarına aldanmamalı. Rüzgar
türbini üretimi için Tübitak'ın çalışmaları var, başarılırsa önemli bir
adım atılacak.
Petrol yerine nükleer olur mu?
Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı dendiğinde aslında doğalgaz ve
petrol ithalatına işaret ediliyor. Elektrik ithalatı yok denecek kadar
az hatta ihracatın gerisinde kaldığı yıllar bile var. İşte bu bile
nükleer santral kurarız enerjide dışa bağımlılığı azaltırız diyenlerin
savını çürütmeye yetiyor. Çünkü nükleer santral sadece elektrik
üretebiliyor; ne petrolün ne de evinizde ısıtmak için yaktığınız
doğalgazın yerine geçebilecek bir kaynak. Nükleeri yerli yapabilmek için
tek yapabileceğiniz, ithal doğalgazla çalışan ve elektrik üreten
doğalgaz çevrim santrallerini kapatıp yerine nükleerden elektrik üretmek
ama bu da politikacıların halkı uyutmak için söylediği bir masal
aslında. Bize anlattıkları enerji ihtiyacı rakamlarına kendileri de
inanıyorlarsa eldeki hiçbir santralin devre dışı bırakılması mümkün
değil. Kaldı ki, özel sektörü milyar dolarlık santrallerini kapatmaya
nasıl ikna edecekler o da belli değil. Bir üçüncü sorun ise nükleer
santralin kendisi. 20 milyar dolara bir Rus şirketi tarafından kurulacak
santral Türkiye'de yapılacak ama yakıtından teknik personeline kadar
her şeyi yabancı olacak. Bu santrali enerjide dışa bağımlılığa çare
olarak öne sürmek için ya art niyetli olmak lazım ya da bu işten hiç
anlamamak. Bir de hükümete sorarlar; madem doğalgaza bağımlılığı
azaltmak istiyorsun, jeotermalle ısıtabileceğin kentlere neden doğalgaz
boruları döşüyorsun, yeni doğalgaz santrallerine neden lisans veriyorsun
diye. “Yalandan kim ölmüş” derler, işte bizimkisi o hesap.
Hangisi yerli?
Vatandaşın gözünden baktığımızda ise durum daha farklı. Enerji
piyasasına gün geçtikçe özel şirketler hakim oluyor. Elektrikten
doğalgaza, dağıtımdan üretime artık her şey onlardan soruluyor. Bu
şirketlerin bazıları Türkiye kökenli, bazıları değil. Türkiye kökenli
olanların bazıları da yabancı ortaklı. Şimdi yabancı “A” firması
Türkiye'de santral kursa, o santralde üretilen elektriği yabancı “B”
firması bana satsa ben yerli elektrik kullanmış, dışa bağımlılığımı
azaltmış olur muyum? Onu da geçtim...“A” ve “B” firmalarının ikisi de
yerli olsa vatandaş için ne fark eder? Hepsi dev şirketler, vatandaş
elektriğini, ısısını kendi üretmedikçe o şirketlere bağımlı.
Çatısına
güneş panelini koymadıkça, yalıtımla, ısı pompasıyla, doğalgaz
kullanımını azaltmadıkça, küçük ve yerel santrallerin kooperatifler
aracılığıyla sahibi olmadıkça bu bağımlılık sürer gider. Gerçek
bağımsızlık biz vatandaşlar için şirketlerden bağımsızlıktır, gerisi
biraz yalan dolan. Hem bize, “sermayenin yerlisi yabancısı olmaz” diye
öğretilmedi mi? Şimdi nerden çıkardılar bu enerjide dışa bağımlılığı,
yerliyi yabancıyı?
Hükümetin bahsetmediği başka şeyler de var. Türkiye'nin enerjide dışa
bağımlılık oranı yüzde 70'lerin üzerinde. Peki, bize örnek gösterilen ve
dünyada Amerika'dan sonra en çok nükleer reaktöre sahip ülkesi
Fransa'da bu oran kaç?
Yüzde 51,4! Ey nükleer
santrallere methiyeler dizen gazeteci dostlarım. Nükleerci profesörlerin
kulaklarına fısıldadıkları her şeyi ballandıra ballandıra köşe
yazılarında anlatan kalemşörler. Elektriğinin yüzde 77'sini nükleerden
üreten, 58 nükleer reaktörü olan Fransa'nın dışa bağımlılığı neden bu
kadar yüksek hiç merak ettiniz mi? Petrol tüketiminin yüzde 92'sini
dışarıdan karşılayan sevgili ülkemizin güzide hükümetine, “neden daha
fazla karayolu yapıyorsun, toplu taşımayı teşvik etmiyorsun, enerjide
dışa bağımlılığı arttırmaktan korkmuyor musun” diye bir kere olsun
sorabildiniz mi? Daha Marmaray bitmeden lastikli geçiş ve üçüncü köprü
projelerini kimler ortaya attı acaba? Enerjide dışa bağımlılığı
azaltacaksanız önce petrol tüketimini azaltın. Toplu taşımayı teşvik
edin, bisiklet yolları açın, çok yakıt harcayan araçların vergilerini
arttırın. Bakın bakalım o zaman otomobil ve petrol lobisi size ne
yapıyor?