Beş halka yirmi beş

Özgür Gürbüz-BirGün/12 Ağustos 2012

İçkim, kumarım, sigaram, iddiam ya da lüks takıntım yok ama 'spor tutkum var. Güreşten basketbola her daldaki müsabakaları izlerim. “Ok buldu mu atılır, yerde raket görülse öpüp başa konulur” cinsinden. Beşiktaş'ın maçına gidilir, devre arasında politika, çevre meseleleri konuşulur. Öyle bir şey bizimkisi. Bu nedenle şartları zorladık, kendimizi Londra'ya attık. Bulduğumuz bir voleybol maçı biletine, maç sonrası adlarını herhalde hiç öğrenemeyeceğim tatlı bir İngiliz çiftin hediye ettiği bir başkasını da ekleyerek, topu filede görmeyi başardık. Elimizde barış bayrağı, sokak sokak dolandık.

Memlekete dönünce gördük ki Londra'da atletler madalya için ter dökerken bizimkiler 2020 olimpiyatlarını İstanbul alır mı almaz mı onun tartışmasını yapmaya başlamış. Bence alıp almamasını değil, altından kalkabilir miyiz onu tartışmalı. Parayı verirseniz her tesis yapılır ancak başarılı bir olimpiyat düzenlemek için üç şeye ihtiyaç var: İyi bir organizasyon, çok sayıda spor sever ve haliyle ev sahibi ülkenin sportif başarısı. Londra'da bunlar vardı. Kentin dört bir yanına dağılmış gönüllüler, Hyde Park gibi önemli yeşil alanlara kurulmuş dev ekranlar ve metro ağı boyunca müsabaka salonlarını gösteren işaretler sayesinde Londra'nın olimpiyatlar için kurulmuş bir şehir olduğunu bile düşünebilirdiniz. Kentin tüm turistik alanlarında olimpiyatların izleri görülüyordu. Her köşe başında karşınıza çıkan ve yaşları 20 ile 70 arasında değişen gönüllüler size yardımcı oluyordu. Binlerce kişi iki hafta boyunca ücret almadan çalıştı. İngiltere ekonomik krize rağmen olimpiyatları ülke gündeminin en üst sırasına taşımayı başardı. Futbolun beşiğinde en az gözüme çarpan olimpik sporlardan biri futbol oldu. Bizde ise medya olimpiyat süresince bile futbolla yatıp futbolla kalktı. Bir de, “nerede bu olimpiyat madalyaları” diye kızıyorlar.

BİZİM BİLETLER KİME GİTTİ?
Spora ilgi tamamdı. Bilet bulmadaki zorlukları ve sponsor firmalara verilen biletlerin kullanılmaması nedeniyle ilk günlerde görülen boş koltukları saymazsak İngiltere yukarıda belirttiğimiz üç konuda da sınıfı geçti. Halk tepki gösterince biletler geri çağrıldı ve satışa sunuldu. Bizde Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'ne tahsis edilen biletlerin kimlere verildiğini bilen var mı? Neden böyle bir liste Komite'nin internet sayfasında yok? Türkiyeli seyircilere ait biletleri kimler aldı?

İngiltere, Çin ve ABD'nin ardından en çok altın madalya alan ülke oldu. Aynı 2008 Olimpiyatları'nı düzenleyen Çin'in yaptığı gibi, kendi evlerindeki oyunlara iyi hazırlandılar ve madalya sayısını bir önceki olimpiyatlara göre artırmayı başardılar. Resmi adıyla söylersek Büyük Britanya Krallığı ve Kuzey İrlanda, 2004 Atina Olimpiyat Oyunları'nda dokuzu altın toplamda 30 madalya almıştı. Bu tarihte 2012 olimpiyat oyunlarının Londra'da yapılacağı belli oldu ve hazırlıklar başladı. Londra'dan bir önceki yaz oyunları Pekin'deydi ve Birleşik Krallık'ın altın madalya sayısı orada 19'a çıktı. Ben bu yazıyı yazarken 25'i altın, 52 madalyayı ceplerine koymuşlardı. Olimpiyatlarda başarılı olmak için yıllar öncesinden sporcu yetiştirmeye başlamalısınız.

Ev sahibi ülkelerin madalya gelişimi
Çin Halk Cumhuriyeti
Sidney 2000
Atina 2004
Pekin 2008
28 A-16 G-14 B
32 A-17 G-14 B
51 A-21 G-28 B

Birleşik Krallık
Atina 2004
Pekin 2008
Londra 2012*
9 A-9 G-12 B
19 A-13 G-15 B
25 A-13 G-14 B

Avustralya
Barselona 1992
Atlanta 1996
Sidney 2000
7 A-9 G-11 B
9 A-9 G-23 B
16 A-25 G-17 B
*9 Ağustos 2012 itibariyle
A: Altın, G: Gümüş, B: Bronz

KADINLAR ÖN PLANDAYDI
Türkiye'nin bu yılki olimpiyatlara çok sayıda sporcuyla katılması iyiye işaret. Daha önce varlık gösteremediğimiz hatta yarışmadığımız birçok spor dalında yer aldık. Badminton'da Neslihan Yiğit bu dalda olimpiyatlara katılan ilk sporcumuz oldu. Yüksek atlamada Burcu Ayhan olimpiyatlarda finale kaldı. 100 metre engellide Nevin Yanıt olimpiyat beşincisi oldu. Artistik jimnastikte Göksu Uçtaş bu dalda yarışan ilk Türkiyeli sporcu oldu. Yol bisikletinde üç atlet vardı. Takım sporlarında kadın voleybol ve basketbol takımları ilk kez olimpiyatlara katılmayı başardı. Tüm bunlar Türkiye'de sporun geliştiğini gösteriyor ancak olimpiyatlara laf olsun diye ev sahipliği yapmak istemiyorsanız daha fazlası gerekir. Çoğunluğu Sünni Müslüman olan Türkiye'den bu kadar çok başarılı kadın sporcu çıkmasının nedeninin de tehdit altındaki laiklikte olduğu unutulmamalı. Anlayana sivrisinek saz misali, not düşelim.

512 TL OLİMPİYAT DESTEĞİ
Sporcu yetiştirmek ve ilgiyi artırmak için her şeyden önce spor medyasını baştan aşağı yenilemeli. “Minderde yere yapıştık”, “havuzda boğulduk” başlıklarını atmaktan çekinmeyen ve sporu futboldan ibaret sanan medyamızın Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası'nı ıskalayan futbolcular için hâlâ sayfalar ayırdığını hatırlayalım. Bu yıl Beşiktaş'a transfer olan 19 yaşındaki Oğuzhan Özyakup'un yıllık ücreti 400 bin avro. Çıktığı her maç başına da 7 bin 500 avro ek ücret alacak. Peki umut vaat eden atletlere ne veriyoruz? Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın 2012 yılı bütçe konuşmasından aktarıyorum. 14 Nisan 2009 tarihinde çıkan “2012 Olimpiyat Oyunlarına Hazırlanmak Amacıyla Yetiştirilecek Sporcuların Tespiti, Harçlıklarının Belirlenmesi, İaşe, İbate ve Yol Giderlerinin Karşılanmasına Dair Yönetmelik”le, Olimpiyat oyunlarına hazırlamak amacıyla yetiştirilecek sporculara, 16 yaşını doldurmamış kişiler için tespit edilen asgari ücretin net karşılığı 512 TL tutarında olimpiyat harçlığı ödenmesi... 512 liraya bırakın her ay bir ayakkabı almayı, antrenmana gidecek yol parasını karşılayamazsınız. Atletin şansı yaver gitse ve kendisine düzenli maaş ödeyecek bir kulüp bulsa bile futbolcuların kazanacağı paraları alması mucizelere bağlı. Bütün bunlar ortadayken, atletleri başarısızlıkla suçlamak veya onlardan daha fazlasını beklemek ya nankörlükle ya da spordan anlamamakla açıklanabilir. 

Bilet bulamayanlar soluğu Hyde Park'taki dev ekranların karşısında aldı
Organizasyon yeteneğimiz de zayıf. Bu yıl İstanbul'da yapılan Dünya Atletizm Şampiyonası'nda yaşananları görmeliydiniz. Başbakan Tayyip Erdoğan açılışa geldi diye arama noktalarında izleyicilerin kalemleri bile toplatıldı. Atletizm kalem kağıtsız izlenir mi? Dereceleri not almak, yazmak gerekir. Daha sonra polisler başbakan yuhalanmasın veya saldırılmasın diye izleyicilerin önüne dizildi, ortalık gerildi. Herhalde başbakanı kimse alkışlamaz diye okullardan çocuklar getirildi. Erdoğan konuşmasını bitirince de salondaki öğrenciler geri götürüldü. Öğretmenlerine, “Buraya kadar gelmişler, bari atletizm izleseler” dedim ama emir böyle türünden, boynu bükük yanıtlar aldım. Böyle mi sporcu yetiştireceksiniz, seyirci atletizmi böyle mi öğrenecek? Bakırköy'deki kapalı salonun yollarını son anda bitirenler müteahhitlere iş sağlamak için olimpiyat rüyası kurmasınlar. Önce sporcu yetiştirmeli, sporun diğer dallarını sevmeli ve öğrenmeliyiz ki olimpiyatlara ev sahipliğini hak edelim. Yaz oyunları sporu geliştirmek için bir fırsat olsun. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın kendisi söylüyor, gelişmiş ülkelerde spor yapma oranı toplam nüfusun yarısına yakınken bizde sadece yüzde iki. Olimpiyat halkası ile eski lunaparklarda sigara paketine atılan halkaları birbirine karıştırmayalım.

Hiç yorum yok: