Güney Afrikalı’nın “Deniz Feneri”ni kimse duymayacak

Özgür Gürbüz-Birgün / 18 Aralık 2011

Johannesburg-Nelson Mandela Meydanı
Foto: Özgür Gürbüz
Yabancı bir ülkeye gittiğimde o ülkenin kültürü ve politik gündemi hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırım. Bir bakkala, süpermarkete gitmek size yemek kültüründen, sıradan insanların hayatına kadar birçok şey öğretir. Gazeteler, o ülkede nelerin konuşulduğunu anlatır ya da varsa mahallenin bakkalı. Süpermarketlerle dolu bir ülkede ne yazık ki bu şansınız yok.

İklim görüşmelerini izlemek için gittiğim Güney Afrika’da ilk günler güvenlik nedeniyle kendimi dört duvar arasında kapalı buldum. Oraya gitme vururlar, sokakta dolaşma soyarlar. Klise duvarlarında bile “izinsiz giren vurulur” yazılarını görüp, elektrikli telleri fark edince bu uyarıları ciddiye almaya karar verdim. Oturdum bir tomar gazete okudum. Bir baktım ki 10 küsür saatlik yolu boşuna gelmişim. Gündem neredeyse bizimkiyle aynı. Yelpazenin solundaki gazete de aynı dertten yakınıyor, sağındaki de. Konu basın özgürlüğü.

22 Kasım 2011 tarihinde Güney Afrika Cumhuriyeti Parlamentosu’nun alt kanadı “Gizlilik Yasası” adlı tasarıya 107’ye karşı 229 oyla evet dedi. Tasarı muhtemelen gelecek yıl parlamentonun üst kanadında tartışılacak ve oradan da geçerse Devlet Başkanı Jacob Zuma’nın onayına sunulacak. Yasa tasarısı, devletin en üst makamından belediyelere kadar her kurumuna istediği belgeye “gizli” damgası vurma hakkını veriyor. Bu belgeleri sızdıran, gazetelerde haberleştirenlerin de vay haline; 25 yıla kadar hapis onları bekliyor. Gazeteler bu güne “Kara Salı” ismini yakıştırdı.

Tasarıyı hazırlayan iktidardaki ANC (Afrika Ulusal Kongresi) partisi. ANC’nin Güney Afrika’nın ırkçılığa karşı mücadele tarihinde çok önemli bir yeri var. Güney Afrika’nın unutulmaz lideri Nelson Mandela’nın da başkanlığını yaptığı ANC, 1994 yılında ülkenin ırkçılığa veda etmesiyle birlikte iktidar koltuğuna yerleşmiş. 17 yıldır iktidardalar ve 2009’daki son seçimde yüzde 65 oranında oy toplamışlar. Mandela’nın ANC’nin silahlı kanadı Umkhonto we Sizwe’nin uzun yıllar liderliğini yaptığını da hatırlatalım.

ANC’nin “Gizlilik Yasası” 2-3 yıl önce de parti içinde gündeme gelmiş ancak parlamentoyu görmeden tasarıdan vazgeçilmiş. Güney Afrika’da yayımlanan Mail&Guardian gazetesinin, 1999 yılındaki bir yolsuzluk iddiasıyla ilgili haberleri tasarının yeniden yastık altından çıkarılıp acele bir şekilde parlamentoya sunulmasında etkili olmuş. 1999’daki yolsuzluk iddiasında Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma’nın da adı geçiyor. O dönem, finans konularında Zuma’nın danışmanlığını yapan Schabir Shaik’in milyar dolarları bulan büyük bir silah ihalesinde Zuma’ya rüşvet verdiği iddia edilmişti. Shaik 2005 yılında suçlu bulunmuş ve 15 yıl hapis cezası almıştı. Zuma ise ceza almamayı başarmıştı.

Yasa tasarısına Güney Afrika’da tüm medya tepki gösteriyor. Sadece beyazlar değil, ANC’ye oy veren zenciler, solcu gazeteciler bile bu yasayı savunamıyor. Ülkede yolsuzluk sorunun dağ gibi büyüdüğünü görmeyen yok. Sorunu çözmenin yolu gizlemekten geçmiyor ama bunu ANC’ye ve Zuma’ya söylemek pek kolay değil. 17 yıllık iktidar ve yüzde 65’lerin üzerindeki oy potansiyeli, ANC yandaşlarını bile açık açık konuşmaktan alıkoyuyor sanki. Ne kadar kızsalar da, tahminen “bizdendir” deyip oylarını verecekler. Bizim buralarda olduğu gibi. Yine bizim buralarda olduğu gibi herkes susmuyor. Güney Afrika’nın politik sahnesinde artık fazla görünmeyen 93 yaşındaki Nelson Mandela yasa hakkında çekinceleri olduğunu söyledi. Nobel ödüllü Başpiskopos Desmond Tutu, tasarıyı “hakaret” olarak tanımlayarak, araştırmacı gazeteciliğe darbe vuracağına dikkat çekti. Güney Afrikalı gazeteciler ise ağızlarını siyah maskelerle kapatarak ANC’nin merkezinin önünde protesto gösterileri düzenlediler. Bu protestolar etkili olmazsa Güney Afrika basınında “Deniz Feneri” benzeri yolsuzluk dosyaları hiç yer alamayacak. Yolsuzluk olacak ama yok sayılacak, görülmeyecek.

Görülüyor ki, dünyada iktidarların medyayı susturmak ve kontrol etmek için yapmayacakları şey yok. Benzer taktikler ya birileri tarafından öğretiliyor ya da kulaktan kulağa her yere ulaşıyor. Türkiye’de izlenen yol daha zahmetli. Destekçilerini televizyon ve gazete açmaları için teşvik edeceksin. Mevcutları satın almaları için eşine dostuna baskı yapacaksın, rica edeceksin. Satın alamadığının üzerine vergi borcuydu, şuydu buydu diyerek yürüyeceksin. Parayla kontrol edemediğini terör örgütü üyesi ilan edeceksin, gazeteci değil diyeceksin. Uzun iş... Çıkar bir gizlilik yasası, bitir işi! Bak, elalem nasıl yapıyor.

Hiç yorum yok: